a. Anadolu Plakacığının Dünya Üzerindeki Yeri
Anadolu yarımadası tektonik olarak çok karmaşık bir bölgede bulunmaktadır. Türkiye kuzeyde Avrasya (Avrupa-Asya) ile güneyde Arabistan tektonik levhaları arasında bulunmaktadır. Anadolu tektonik levhasını diğer büyük levhalardan ayıran iki ana fay hattı mevcuttur. Bunlar Avrasya tektonik levhası ile Anadolu tektonik levhasını ayıran Kuzey Anadolu Fayı ve Arabistan levhasıyla Anadolu levhasını ayıran Doğu Anadolu Fayıdır. Bunlara ilave olarak Anadolu levhası güneyden Afrika Plakası tarafından kuşatılmıştır. (Şekil-1)
Şekil-1 Anadolu levhasının batıya kayışının mekanizması (Okay ve diğerleri, 1999 dan düzenlenmiştir).
Afrika Plakası, Avrasya Plakası altına dalma hareketi yapmaktadır. Bu plaka hareketleri sonucu plakaları ayıran faylar boyunca sıkışma, kayma, yırtılmanın yanında dalma ve batma ortaya çıkmakta, Kuzey-güney yönlü sıkışmanın yanında Anadolu plakacığı batıya doğru hareket etmektedir. Bu hareket Yunanistan tarafında karşılanmakta, dolayısıyla biriken enerji genişleme yoluyla ortaya çıkmaktadır.
Genişleme rejimindeki Ege Bölgesinde açılmadan dolayı çok sayıda normal faylanmaya bağlı olarak horst ve grabenler oluşmakta ve dolayısıyla birçok deprem meydana gelmekte ve oluşmaya devam edecektir. Ege bölgesindeki bu çöküntülere Edremit Körfezi, Bakırçay-Simav grabeni, Gediz- Küçük Menderes grabenleri, Büyük Menderes ve Gökova Körfezi grabenleri örnek olarak verilebilir. Bu bölgedeki depremler incelendiğinde grabenleri sınırlayan birbirine yakın fay parçalarında meydana geldiği görülmektedir. Son olarak bölgede 10 km yüzey fayı meydana getiren 1 Ekim 1995 Dinar depremi meydana gelmiştir.
Avrasya ile Arabistan levhası Doğu Anadolu ve Kafkaslarda sürekli birbiri ile çarpışma halindedirler. Bu nedenle Doğu Anadolu ve Kafkaslar yüksek topoğrafyaya sahiptir. Bu iki büyük tektonik levha arasında bulunan Anadolu tektonik levhası bahsedilen iki ana levhanın her hareketinde batıya doğru yılda 10-20 mm hareket etmektedir.
b. Türkiyedeki Fayların Durumu
Sıkışan Anadolu Levhacığı kaçış hareketini Türkiyedeki ana tektonik hatlardan olan Kuzey Anadolu Fayı ve Doğu Anadolu Fayı boyunca sürdürmektedir (Şekil 2). Bu hareket olurken faylar boyunca kırılmalar ve yırtılmalar olmakta ve çok sayıda deprem meydana gelmektedir. Doğu Anadolu Fay hattı ise İskenderun-Karlıova yönünde güneybatıdan kuzeydoğuya uzanan Anadolu plakasıyla Arabistan levhasının tektonik sınırıdır
Şekil 2. Türkiyedeki diri ve olası diri faylar
Yaklaşık 400 km olan bu fayda kayma hızı 5 mm/yıl civarındadır. Son olarak bu fayda 27 Haziran 1998 Adana-Ceyhan depremi meydana gelmiştir. Anadolu’daki iki büyük faydan en önemlisi ve en büyük depremlere neden olan Kuzey Anadolu Fayı, batıda Marmara Denizinden başlayıp doğuda Karlıova ve Varto’ya kadar uzanmaktadır.
Kuzey Anadolu Fayı sağ yanal atılımlı fay özelliği taşır. Uzunluğu yaklaşık 1200 km dir. Sürekli ve tek hat üzerinde bir fay olmayıp çeşitli faylardan oluşan bir zon halindedir. Bu zon 1 km ile 5 km arasında değişmektedir. Son olarak Kuzey Anadolu Fay hattı üzerinde meydana gelen deprem; karada İzmit Körfezi ile Düzce Güney Batısı arasında yaklaşık 120 km uzunluğunda bir yüzey kırığı meydana getirmiş olup bu kırık üzerinde 4.2 m ye varan sağ yanal atım meydana getirmiştir (Şekil 3)
Şekil 3. İzmit-Arifiye’de fay kırığının ve atımının demir yolunda meydana getirdiği deformasyon
Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu fayları Anadolu’daki iki büyük aktif fayları oluşturmakla beraber, özellikle doğu ve güneydoğu Anadolu Bölgesinde, Marmara, İç Anadolu (Ecemiş Fayı, Tuz Gölü Fayı) ve Ege Bölgelerinde pek çok yerel fayın varlığı tespit edilmiştir (Şekil 3).
17 Ağustos 1999 depreminde kırılan fay bölümlerinin doğu ve batı uzantılarında gerilmelerin arttığı bunun sonucunda da doğuda Düzce fayında (12 Kasım 1999 Düzce depremi meydana gelmiştir.) ve batıda Marmara içindeki faylarda deprem riskinin arttığı varsayılmaktadır. Marmara denizi Kuzey Anadolu Fay hattı üzerinde yer alan ve bu fay hareketleri sonucunda oluşmuş bir iç denizdir. Marmara Denizinin çevresi, Kuzey Anadolu Fayı çatallanarak kollara ayrılmakta ve bir bölgede yer aldığı için tarih boyunca çeşitli depremlerden etkilenmiştir.
c. Türkiyenin Depremselliği:
Mühendislik sismolojisindeki gelişmeler, tektonik ve sismotektonik bulgular ve deprem kayıtlarının artması ile pek çok yeni bilgi ve veri elde edilmiştir. Elde edilen bu sismotektonik veriler, Türkiye aktif tektonik haritasıyla karşılaştırıldığında, bu verilerin jeolojik gözlemler ve arazi çalışmalarıyla ortaya konan aktif fay zonlarıyla birebir çakıştığı görülmektedir. (Şekil 5).
Türkiye'nin depremselliğini oluşan depremlerin tekrarlanma sıklıklarını kavranabilmesi açısından 1700’lü yıllar ile 2005 yılları arasında ülkemizde kaydedilmiş önemli depremler ve bu depremlerin merkezüstlerini gösterir sismotektonik haritasına bakmak yeterli olacaktır (Şekil 4, 5, 6 ve 7).
Şekil 4. Türkiye sismotektonik haritası
Şekil 5. Türkiyede meydana gelen 7 ve daha büyük depremlerin dağılımı
Şekil 6. Türkiyede meydana gelen 5-7 büyük depremlerin dağılımı
Şekil 7. Türkiyede 3-5 büyüklğündeki depremlerin dağılımı
Şekil 6. Türkiyede meydana gelen 5-7 büyük depremlerin dağılımı
Şekil 7. Türkiyede 3-5 büyüklğündeki depremlerin dağılımı
ç. Türkiyenin Deprem Bölgeleri Haritası
Türkiye deprem bölgeleri haritası mühendislik sismolojisindeki gelişmeler, tektonik ve sismotektonik bulguların ve deprem kayıtlarının artması ile elde edilen yeni bilgi ve verilerin değerlendirilmesi ile yeniden hazırlanmış ve Bakanlar Kurulu’nun 18/04/1996 tarih ve 96/18109 sayılı kararıyla da yürürlüğe girmiştir (Şekil 8).
Şekil 8. Deprem bölgeleri haritası
Bu haritaya göre Türkiye 5 zona ayrılmıştır. Deprem Bölgeleri haritası ile, her bir deprem bölgesinin kaç km2 alan kapladığı, her zonda ne kadar insan yaşadığı, yerleşim birimleri ve enerji santralleri gibi önemli yapıların hangi zonda olduğu belirlenmiştir. Afet İşleri Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma Daire’since “Coğrafi Bilgi Sistemi” yazılım kullanılarak yapılan bu çalışmalarda 1990 ve 1997 yılları için her deprem bölgesinde ne kadar insan yaşadığı araştırılmıştır.
1990 ve 1997 nüfusu kıyaslandığında her deprem bölgesindeki nüfus artışının oransal olarak I derece için %14, II derece için %14, III derece için %13, IV derece için %8, V derece için %12 olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlara göre ilk üç dereceli deprem bölgesinde yaşayan nüfusun daha hızlı arttığını ve daha fazla sayıda insanımızın deprem tehlikesi altında yaşayacağı bir gerçektir.
İLLERİN DEPREM BÖLGELERİNE GÖRE DAĞILIMI
Her deprem bölgesinin coğrafi bölgelerde kapladığı alana göre Marmara ve Ege bölgesinin oransal olarak %95’inin I. derece deprem bölgesinde yer aldığı ve nüfus yoğunluğunun da oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Bu verilere bakarak Marmara ve Ege’nin deprem açısından en riskli bölge olduğu söylenebilir.
Doğu Anadolu bölgesi ise en fazla I. ve II. dereceli bölgeye sahip fakat nüfus yoğunluğunun düşük olmasından dolayı ikinci derece riskli bölge olarak belirtilebilir. En az tehlikeli bölge olarak da Güneydoğu Anadolu bölgesidir.
Aşağıdaki şekillerde coğrafi bölgelerin sınırları dikkate alınarak deprem bölgeleri haritaları gösterilmiştir. (Şekil 8 - 14)
Şekil 8. Marmara Bölgesi
Şekil 9. Ege Bölgesi
Şekil 9. Ege Bölgesi
Şekil 11. Karadeniz Bölgesi
Şekil 12. İç Anadolu Bölgesi
Şekil 13. Akdeniz Bölgesi.
Şekil 12. İç Anadolu Bölgesi
Şekil 13. Akdeniz Bölgesi.
Şekil 14. Doğu Anadolu Bölgesi
d. Sismik Boşluklar
Sismik boşluklar oldukça uzun faylar boyunca, uzun süredir depremlerin olmadığı kısımlardır ve gelecekte deprem oluşturma potansiyeli yüksek olan yerler olarak tanımlanmaktadır. Bir sismik kuşakta büyük depremlerin artçı şokların yayıldığı bölgelerin harita üzerine işaretlenmesi sonucu, arada yer alan boşlukların hepsinin gelecekte deprem oluşturma şartının olmadığı belirtmek yerinde olacaktır. Çünkü bu kuşakların bazı kesimlerinde asismik kayma sonucu sürekli deformasyon boşalımı olabilir ve çok sık olarak mikro depremlere maruz kalırken büyük magnitüdlü depremler oluşturamazlar. (Şekil 15).
Şekil 15. Türkiye'deki sismik boşluklar
7. SONUÇLAR ve ÖNERİLER:
a. Anadolu plakacığı, sürekli olarak güney-kuzey yönlü sıkışmaya maruz kalmakta ve sürekli olarak batıya doğru 5 mm/yıl hızla kaymaktadır.
b. Türkiye’de Kuzey Anadolu Fayı, Doğu Anadolu Fayı bilinen aktif doğrultu atımlı ve Ege Bölgesindeki Normal faylar sürekli deprem üreten fay zonlarıdır.
c. Türkiyedeki bu faylar 7 ve üzerindeki büyüklüklerde deprem üretecek niteliktedir.
ç. Sismotektonik ve deprem bölgesi haritalarından özellikle Marmara ve Ege bölgesinde 1. Derece Deprem bölgesine giren bölgeler yoğun yerleşim yerleri olduğu görülmektedir.
d. Fay zonları, yoğun deformasyonlar nedeniyle geniş ovalar ve fay önü düzlüklerini meydana getirirler. Bu bölgeler yerleşim açısından riskli yerlerdir. Bu nedenle bu bölgelerde yapılacak yapılarda ABYYH Yönetmeliğe harfiyen uyulmalıdır.
e. Kısaca depremle yaşamayı öğrenmeliyiz. Deprem anında ve sonrasında alınacak önelemler hakkında yoğun eğitim programları düzenlenmeli, yerleşim alanı belirlenirken mutlaka jeolojik ve jeofizik etüdler titizlikle yapılmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder