23 Haziran 2014 Pazartesi

Kaynak Bağımlılığı Kuramı

• Hayatın idamesi için bireysel olarak tükettiğimiz bir kısım ürünler ya da hizmetler bulunmaktadır. Bunların tüketimini birer ihtiyaç bağlamında tanımlayabiliriz.
 • Gereksinimlerin hayata dair bir kaynak hükmünde olduğu bakış açısı, bu kuramı tanımlamada kullanacağımız bir benzetme olarak düşünülebilir.
 • İşletmelerin işlevlerine ve üretimlerine devam etmeleri bir kısım girdilerin bulunmasına vabestedir.

• Bir işletmede girdiler envai çeşit hammaddelerden olabileceği gibi (çelik, petrol vb.) insan kaynağı gibi varlıklar da ürün ve hizmet üretimlerinde kullanılmaktadır.
 • Bir örgütte, değer üretebilen varlıklar kapsamında teknoloji, insan kaynağı, teçhizat, ekipman gibi unsurlar sayılabilir.
 • Örgüt içerisindeki varlıkların düzenlenmesi, planlanması, koordinasyonu, denetiminin yanında ilk planda örgüte çevreden alınması ve entegre edilmesi kaynak temini kapsamındadır.
• İşletmelerdeki bu ve benzeri girdilerin temin ve tedariğinde kaynakların hususiyetleri önem arz etmektedir.
 • Kaynağın mevcudiyeti ve bazı özellikleri çevresel faktörler tarafından belirlenmekte ve kontrol edilmektedir.
 • İlgili kaynakların tedariğinde kaynakların kıtlığı, azlığı, stratejik öneme sahip olması, ve örgütün diğer örgütlerle olan ilişkileri sebebiyle işletmeler problem yaşayabilmektedir.
 • Bu kapsamdaki sorunlara Kaynak Bağımlılığı kuramı cevap aramaktadır.
Kaynak Bağımlılığı Kuramı Kavramları
KAYNAK
• Bir örgütün piyasada ürün ya da hizmet üretimi operasyonları için gerekli olan tüm girdiler olarak ifade edilebilir. Örneğin; insan kaynağı, teknoloji, enformasyon, maddesel girdiler, fonlar, müşteri dilimi vb.
 • Kaynak tanımlamasında kullanılan hususiyetler olarak, «Bütün faaliyetlerinde bu kaynağın payı nedir?» ve «Bu kaynak ne kadar kritiktir?» sorularına cevap verilmesi gerekmektedir.
KAYNAKLARIN ÖZELLİKLERİ
D E T İ
(değer, enderlik, taklit edilememesi, ikamesinin olmayışı)

ÖZERKLİK
• Bir piyasada faaliyet gösteren bir firmanın gerek duyduğu kaynak teminini büyük oranda ve sürdürülebilir olarak devam ettirebilmesi olarak ifade edilebilir.
 • Bağımlılıklar ile örgütün davranışlarındaki özgürlüğün kısıtlanması durumu ortaya çıkarken örgütün kendi avantajına sonuçlar doğuracak teşebbüslerle özerkliğini desteklemesi gerekmektedir.

BAĞIMLILIK
 • Kaynak temininde yalın olarak faaliyetlerine devam edememe ve örgütün kendi kararlarına ek olarak dış faktörlerin etkileriyle sonuca ulaşabilmek olarak tanımlanabilir.
SEKTÖR YOĞUNLUĞU
 • Sektördeki ticari piyasanın kaç tane farklı firma tarafından kontrol edildiğini ifade eden bir göstergedir. Faaliyet gösteren örgüt sayısının çok olması yoğunluğun az olduğunu ifade etmektedir.

KAYNAK KITLIĞI
 • Sektör yoğunluğunun çok fazla olduğu piyasalarda kaynağa olan taleplerin fazlalığı ile birlikte kaynak kıtlığı ortaya çıkmaktadır.
Güç ve Bağımlılık Kavramları
• Bu iki kavram eksenin örgütlerin bağımlı oldukları diğer kurum ve kuruluşlarla arasındaki ilişkileri anlamaya çalışmaktayız.

• Güçlü bir örgüt bu kuramda esastır. Kaynakların kontrolünün sağlanması ve gücünü artırmayı amaçlamaktadır.

• Yüksek kontrole sahip olunduğunda bağımlılığın azalacağı dolayısıyla örgüt çevre ilişkileri stabilize edilebilecektir.
Örgüt Tanımı ve Örgüt-Çevre İlişkisi
ÖRGÜT TANIMI - 1
 • Örgüt ile alakalı faaliyetler kapsamında yer alan bütün aktörler ve paydaşlar her zaman aynı düşüncede olmayabilir.
 • Paydaşlar (hissedarlar, çalışanlar, vb.) bazı fikirleri sebebiyle örgüt yönetiminden ayrılabilir ve desteklerini çekebilirler.
 • Uzlaşmayı ön planda gören genel örgüt teorisyenlerin geleneğinden ayrılan bir perspektif sunulmuştur.
ÖRGÜT TANIMI - 2
 • Aktörlerin birbirleri ile rekabet içerisinde olduğu görüşü ortaya konulmuştur. Dolayısıyla örgüt içi güç dengesi farklı departmanlar arasında yayılabileceği gibi diğer aktörler arasında da farklılaşabilmektedirler.
 • Örgüt içi güç dengesi sebebiyle bazı departmanların yöneticilere önerilerini kabul ettirebilmeleri bu noktadaki görüşleri desteklemektedir. Dolayısıyla kararlar salt yönetim fonksiyonları değil paydaşların tercihleri hesaba katılarak yapılmaktadır.
 • Örgütler seviyesinde bakıldığında ise piyasa aktörlerinin politik tercihlerin örgütler arası ilişkilerde sahip olunan güç ya da kontrol edilen kaynaklar ekseninde şekillendiği görülmektedir.

ÖRGÜT-ÇEVRE İLİŞKİSİ
 • Geleneksel yaklaşımların bir kısmı örgütün çevresi ile alakalı faktörleri göz ardı etmiştir.
 • Belirlenimci yaklaşımlarda ise çevrenin örgüt üzerinde mutlak üstünlüğü söz konusudur. Dolayısıyla çevresel faktörlerin dikte ettirdiği bir örgütlenme ve yönetim anlayışı gelişmektedir.
 • Kaynak Bağımlılığı kuramında ise, çevre ve örgüt arasında bir ilişki söz konusudur. Bu ilişkide karşılıklı etkileşimle değişimler yaşanabilmektedir. Buna binaen denebilir ki çevrenin baskın olduğu bir perspektif yoktur. Bunun da ötesinde, örgüt içi kararlar ile çevrede değişiklikler hasıl edebilecek bir dinamik olarak, örgütte bir güç mefhumu öne çıkarılır.
Kaynak Bağımlılığını Değiştirme Teşebbüsleri
• Bu kararlar ile örgütlerde kaynak bağımlılığının getirdiği kısıtlamaların önü alınması ve işletme politikasında kararların yönlendirici rol oynaması öne çıkarılmaktadır.
• Örgüt içi kararlar ile mevcut bağımlılığın yapısını değiştirme amaçlı girişimlerde bulunulabilir.
 • Bu yaklaşımda iradeci bir anlayış hakimdir ve örgüt, içinde bulunduğu sistem veya çevreye karşı harekete geçer ve lehine sonuç getirecek bir kısım örgüt davranışları sergilemektedir.
Kaynak Bağımlılığı Kuramının Dayanak Noktaları
ÇEVRENİN ETKİSİ
 • Bir organizasyon içerisinde alınan kararlarda, çalışanların ve idarecilerin ilgi ve çıkarlarının yanında çevrenin yönlendirmesi ve baskısı da dikkate alınmaktadır.
 • Çevrede bulunan kaynakları temin edebilmek, çevresel faktörler göz önünde bulundurularak yapılabilmektedir.
 • Çevredeki belirsizlik ve kaynaklara olan bağımlılık arttıkça örgütün güç kaybetmesi söz konusu olabilmekte ve hayatını devam ettirememe riski de artmaktadır.
 • Diğer taraftan, çevredeki kaynaklara olan kontrolünün artması, diğer kurum ve kuruluşlara olan bağımlılığının azalması nispetinde güç sahibi olduğu söylenebilir.
KAYNAKLARIN TEDARİĞİ
 • Klasik anlayışta, örgüt üyelerinin örgüt içi meselelerde tek bir örgüt eksenli kararlar almakta oldukları belirtilmiştir. Örgüt içerisinde bulunan kaynak kullanımında bilimsel yaklaşımların önemi vurgulanmış ve kaynakların son ürün/hizmet üretimine geçen süreçlerdeki verimli ve etkin kullanımı prensipler çerçevesinde ortaya konulmuştur.
 • Kaynak bağımlılığı kuramında ise vurgulanan bu kaynakları işletmenin zaten uygun bir yolla kullanacağıdır. Dolayısıyla önem arz eden kısmın bu kaynakları nasıl ve nerden hangi yollarla temin edilmesidir.
 • Belli kaynaklara farklı örgütlerin talip olması ve bir rekabetin ortaya çıkacağı söylenebilir. Bu durumda kaynağın kontrol edilmesi diğer bazı örgütlerle ilişkiler geliştirmeye ve örgütleri ittifaklar oluşturmaya yöneltmektedir.
ÖRGÜT KARARLARININ GÜCÜ VE İŞ POLİTİKASI BOYUTU
 • Alınan örgüt kararları ile piyasadaki diğer örgütlerle ilişkiler, ittifaklar geliştirilebilir. Bu minvalde yapılan anlaşma ve protokoller örgüt için çevresel belirsizliğin azaltılmasını sağlamaktadır.
• İttifakların amacı kapsamında kaynak beklentisi ön plandadır.
• İttifaklarda örgütler arası bağımlılık söz konusudur. Aynı kaynaklara olan talep birliği, tedarik zincirindeki alıcı-tedarikçi ilişkisi kapsamında birinin diğerinin çıktılarının kullanması, ve örgütlerin hem girdilerinin ve çıktılarının karşılıklı olarak kullanabilmesiyle oluşan 3 çeşit ittifak söz konusudur.

Kaynak Bağımlılığı Kuramı Kapsamında İttifaklar
YATAY İTTİFAK
 • Aynı veya büyük oranda benzer kaynakların temin etmeye çalışan örgüt gruplarının oluşturabileceği bir ittifaktır.
 • Aynı tüketici dilimine hitap eden şirketler olabilir. Bu durumda rekabet düzenini bozabilen durumlar söz konusu olabilir ki hukuki boyutu olan bir mesele olarak karşılaşılabilir.
 • Örneğin, yüksek bir enformasyon altyapısı oluşturmak için ilaç şirketlerin yaptığı Ar-Ge ortaklığı/işbirliği bu kapsamda değerlendirilebilir.

DİKEY İTTİFAK
 • Bir örgütün tedarikçileri ile bir ortaklık vasıtasıyla işbirliğine girmesidir.
• Tedarik zincirindeki bütün firmalarla olabileceği gibi son kullanıcıya eriştiren distribütörlerle de yapılabilmektedir.
• Firmanın diğer örgütlerle olan ağını güçlendirmeyi amaçlar ve ittifak dahilindeki işletmeler birbirleri için özel ihtimal göstermeleri noktasında anlaşırlar.

KARŞILIKLI BAĞIMLILIK İTTİFAKI:
 • Birbirlerinin girdi ve çıktılarını kullanan örgütler arasında yapılan ittifaklardır.
 • Ara ürünlerde yapılabilecek olan işbirliği sayesinde firmanın ilişki  çerisindeki örgüt ağı güçlenebilir.
 • Çeşitlenmiş ürün ve hizmet üreten örgütlerde görülebilmektedir.

Büyüme, Birleşme ve Satın Almalar
YATAY BÜTÜNLEŞME
 • Bir örgütün içinde bulunduğu piyasada rekabet ettiği şirketleri satın alması veya şirket evliliği yaparak birleşmeleri bu kapsamda değerlendirilir. Aynı kaynağa olan talep artık bir çatı altından yapılacak ve kaynak kontrolünde daha güçlü bir pozisyona ulaşılabilecektir.
 DİKEY BÜTÜNLEŞME
 • Tedarik zincirindeki bir şirketi satın almak ya da birleşerek zincirin halkalarında kontrolün arttırılmasıdır. Eğer satın alınan şirket tedarikçi ise «Geriye doğru dikey bütünleşme», distribütör ya da pazara sunan satış şirketi ise «İleriye doğru dikey bütünleşme» olarak adlandırılmaktadır.

Politik Faaliyetleriyle Örgüt-Çevre İlişkisi
• Bu kuram bağlamında bir örgüt, piyasayı düzenleyici kurumlarla teması ve bilgi değiş tokuşu ile piyasa şartlarında örgüt açısından iyileştirmeler yapmaya çalışmaktadır.
 • Düzenleyici devlet kurumlarına da rakip işletmelerin faaliyetlerini kısıtlayıcı  düzenleme fikirleriyle veya devlet kurumlarıyla yakın irtibatta bulunarak lobi  faaliyetleri güdebilmektedirler.
 • Ancak bu tarz politik durumlar ekonomik çıkarlara ve kaynaklara ulaşmayı kolaylaştırdığı için etik unsurların öne çıktığı bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin devlet ihaleleri gibi büyük çaptaki inşaat vb. projelerde rekabetçi tekliflerin verilmesi azami derecede önemlidir. Aksi takdirde yapılan icraatlar spekülasyonlara ve tartışmalara açık duruma gelmektedir.
• Bir diğer nokta ise, şirket paydaşlarının politik güçleri ile yönetimde yapacakları değişim de şirket stratejisinde dolayısıyla kaynaklara olan bağımlılıkta farklılıklar oluşturacaktır.
 • Meslek örgütlerine, derneklere ve federasyonlara üyelik gibi iş ağındaki belli kurum ve kuruluşlarla yakınlaşmalar da bu kapsamda değerlendirebilir.


 • Piyasada faaliyetlerine devam eden şirketlerin yönetim kurullarındaki bazı isimlerin başka şirketlerde hisse sahibi olması veya yine yönetim kurullarında yer alması (çapraz üyelik) örgütler arası ilişkilerde belirleyici olabilmekte ve piyasada kaynak kontrolü ve bağımlılığı noktasında düşünülmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder